Sentence alignment for gv-cat-20130305-4854.xml (html) - gv-tur-20130301-790.xml (html)

#cattur
1Turquia es planteja prohibir l'avortament i les dones reaccionen: el meu cos, la meua decisióTürkiye'de Kadınlar Seslerini Yükseltiyor: Benim Bedenim, Benim Kararım
2Fa dues setmanes, els tribunals turcs [tr] van posar en llibertat Fatih Nerede, posseïdor d'un llarg historial criminal de violacions i robatoris, després d'haver violat una dona a Diyarbakir, una ciutat al sud-est del país, en presència del seu fill de tres anys.İki hafta önce, Türk Mahkemeleri [tr] gasp ve tecavüz sabıkası olan Fatih Nerede'yi, Diyarbakır'da bir kadına üç yaşındaki çocuğunun önünde tecavüz ettikten sonra, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı.
3Sembla que el motiu pel qual van decidir posar-lo en llibertat provisional a l'espera del judici és que l'Institut de medicina forense va dictaminar, davant el tribunal, que “no és possible determinar si la víctima de la violació ha quedat psicològicament afectada o no, fins que no transcorren 18 mesos a partir de l'incident”.Kararın ardındaki sebebin, Adli Tıp Kurumu'nun “Tecavüz mağdurunun olaydan psikolojik olarak zarar görüp görmediği 18 aydan önce anlaşılamaz” söylemi olduğu belirtildi. Bu olay her ne kadar sarsıcı olsa da, ne yazık ki yaşanan tek olay değil.
4Aquest cas pot semblar impactant, si més no, però malauradament no és l'únic. El maig de 2012 [tr], N.Y., una jove que vivia a Bitlis, ciutat a l'est de Turquia, i que patia una discapacitat mental lleu, fou violada per un home, amb les inicials S.I., i com a resultat, va quedar embarassada.Mayıs 2012'de [tr], Bitlis'te yaşayan ve hafif zeka geriliği olan N.Y. adlı genç kız, S.I. adlı şahıs tarafından tecavüze uğradı ve hamile kaldı.
5Segons la declaració de la jove, fou violada en més d'una ocasió per l'indiviu i va quedar embarassada, fet que va amagar a la seua família.N.Y.'nin savcılığa verdiği ifadesine göre; S.I. kendisine defalarca tecavüz etti, olaydan sonra hamile kaldı ve ailesinden gizlediği hamileliğinin altıncı ayında, çocuğunu düşürdü.
6Al sisè mes de la seua involuntària gestació, va avortar i tota sola, va soterrar el cadàver del fetus.Daha sonra düşük yaptığı cenini gömdü.
7Tenia por, S.I. l'havia amenaçada i per això no havia parlat de la violació amb ningú.Tecavüzden kimseye bahsetmemesinin gerekçesi olarak da korkmasını ve S.I.'nın kendisini tehdit etmesi olarak gösterdi.
8Va ser la seua mare qui va descobrir la tragèdia, en percerbre que la seua filla es comportava de manera diferent, sospitosa.Acı olayı ortaya çıkaran kızının davranışlarından şüphelenen N.Y.'nın annesi oldu.
9L'Institut de medicina forense va redactar un informe sobre l'incident, en el qual es demostrava que el pare de la criatura morta era S.I. amb un 99,9% de probabilitat, segons les proves de l'ADN.Adli Tıp Kurumu, yapılan DNA testinde S.I.'nın ölü bebeğin 99. 9% oranında babası olduğunu belirtti.
10L'hospital psquiàtric de Bitlis també va determinar que N.Y. havia resultat psicològicament afectada per la violació.Bitlis Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi de, N.Y.'nin tecavüzden psikolojik olarak zarar gördüğünü açıkladı.
11Malgrat els informes i la declaració de N.Y., el tribunal va sentenciar que no hi havia evidències suficients que provaren que S.I. havia violat N.Y. i per tant, S.I. fou absolt.Fakat hazırlanan raporlara ve N.Y.'nin ifadesine rağmen, mahkeme tecavüz için yeterli kanıt olmadığına kanaat getirdi, böylece S.I. beraat etti.
12Tot i que les dones turques poden considerar-se “afortunades” en comparació amb les dones d'altres països musulmans, encara pateixen terriblement.Her ne kadar, Türkiye'deki kadınlar diğer müslüman ülkelere nazaran “daha şanslı” olarak görülse de, yine de büyük zorluklar yaşamaktalar.
13Segons un estudi publicat el 2009 [en], sols el 40% de les dones casades coneixen el seu espós sense cap intermediació i decideixen casar-se.2009 yılında yapılan bir araştırmaya göre [en], evli kadınların sadece %40'ı eşleriyle kendi kendilerine tanıştıkları ve evlenmeye beraberce karar verdikleri anlaşılıyor.
14El 50% de les dones donen el sí en un matrimoni concertat.Kadınların %50'si ailelerinin belirlediği kişilerle evlendirilmişler.
15La mateixa investigació mostra que un 35% de les dones han patit violència física a mans dels seus marits, almenys una vegada en la vida.Aynı araştırmaya göre kadınların %35'i hayatlarında en az bir kere koca şiddetine maruz kalmışlar.
16A l'est del país, la xifra augmenta fins el 40%.Ülkenin doğusunda ise bu oran %40'a yükselmekte.
17Un altre problema per a les dones turques és la seua incapacitat per aconseguir la independiència econòmica, ja que sols el 27% de la mà d'obra del país són dones, segons TUIK [tr] (l'Institut d'Estadística Turc).Türk kadını için bir başka problem ise ekonomik özgürlüğünü kazanamaması, zira TUIK (Türkiye İstatistik Kurumu) [tr] rakamlarına göre çalışan iş gücünün sadece %27'si kadınlardan oluşuyor.
18A més, les dones no compten amb representació eficient al parlament [tr]; hi ha només 79 dones entre els 548 membres forts del parlament.Ve kadınlar parlementoda [tr] etkin olarak temsil edilmiyorlar; 548 üyeli parlementoda sadece 79 kadın milletvekili bulunmakta.
19I 46 d'aquestes diputades pertanyen a l'AKP (Partit de la Justícia i del Desenvolupament) - el partit en el govern.Ve bu kadınların 46'sı iktidar partisi AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) üyesi.
20Això es tradueix en què sols 33 dels membres femenins del parlament estan a l'oposició - un insignificant 6% del total de parlamentaris.Bu da muhalefette bulunan yalnız 33 kadın milletvekilki olduğunu gösteriyor -ki bu da tüm parlamento içinde yaklaşık %6'lık bir orana denk gelmektedir.
21El partit en el poder, l'AKP, no fa més que pressionar les dones amb els seus discursos i les seues polítiques sobre les dones i els seus drets.İktidar partisi AKP, yaptığı söylemler ve izlediği politikalarla kadınlar üzerindeki baskısıyı arttıyor.
22El 2008 [tr], Recep Tayyp Erdogan, primer ministre de Turquia, va dir en una taula de discussió amb motiu del Dia Internacional de la Dona: “Si volem mantenir el nostre creixement demogràfic, heu de parir almenys tres fills”.2008 yılında [tr], Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dünya Kadınlar Günü için düzenlenen bir panelde yaptığı konuşmada kadınları kastederek: “Genç nüfusumuzdaki artışı korumak için, en az üç çocuk yapın” dedi.
23El 2011 [en], Erdogan no ocultava la seua indignació cap a Dilsat Aktas, una manifestant que va pujar a un vehicle armat de la policia i va sofrir una fractura de cadera en ser colpejada per les forces de l'ordre.2011 yılında [en], Erdoğan, polis panzerine çıkan ve sonrasında polisler tarafından dövülerek kalçası kırılan Dilşat Aktaş'a kızgınlığını gösterdi.
24La culpa era seua per atacar la policia.Kendisini polise saldırdığı için eleştirdi.
25Això ocorria menys d'un any després que una altra manifestant [tr] fóra apallissada per la policia i com a conseqüència, perdera el bebè que esperava, malgrat haver suplicat els agents que no li patejaren el ventre perquè estava embarassada.Bu olaydan sadece bir kaç ay önce bir başka kadın protestocu [tr] polis tarafından dövülerek çocuğunu düşürmüştü, ki protestocu kadın polislere hamile olduğunu belirterek, karnına vurmamaları için yalvarmıştı.
26Cap a les darreries del 2012 [en], un altre debat sobre les dones apareixia als titulars.2012 yılı sonunda [en], kadınlar hakkındaki başka bir tartışma manşetleri süslüyordu.
27Erdogan va dir que “Cada avortament és un Uludere”, en clara referència a la matança d'Uludere o Roboski, denominació kurda de la regió, on 34 civils kurds van ser assassinats per la Força Aèria Turca per accident, quan creuaven la frontera de contraban i van ser confosos amb terroristes.Erdoğan, Uludere veya Kürtçe adıyla Roboski'de 34 sivil Kürt vatandaşın Türk Hava Kuvvetleri tarafından yanlışlıkla terörist sanılarak öldürülmesine atıfta bulunarak, “Her kürtaj bir Uludere'dir” dedi.
28No és, tanmateix, l'únic discurs ofensiu vers les dones.Fakat şok edici ifadeler bununla bitmedi.
29En aquesta mateixa època, el ministre de Sanitat va parlar sobre la prohibició de l'avortament: “Pregunten què passaria en cas que una dona fóra violada i quedara embarassada.Aynı dönemde, sağlık bakanı kürtajın yasaklanması hakkında konuştu: “Eğer kadın tecavüz mağduruysa ve hamile kalmışsa ne olacak diye soruyorlar.
30Si això passara, hauria de donar a llum el xiquet i, si és necessari, el govern se'n farà càrrec”.Eğer öyle birşey olursa doğursun, gerekirse devlet o çocuğa bakar.”
31La blocaire Jenny White [en] donava la seua opinió al respecte:Blogger Jenny White [en] şöyle tepki verdi:
32El que resulta més alarmant de tot és el raonament - que si els naixements no augmenten, Turquia - i la “turquedat” - desapareixerà del mapa.Asıl rahatsız eden bu olayların arkasındaki sebep - eğer yenidoğan sayısında artış olmazsa, Türkiye - ve Türklük - haritadan silinecek korkusunun olması.
33És un temor ultranacionalista que es fa ressò de la vella creença racista que entén Turquia com a soia (llinatge, descendència), un nacionalisme basat en la sang a la manera del ius sanguinis (dret de sang) de l'Alemanya nazi.Bu, eski kafalı ırkçı bir anlayışla Türklüğü soy olarak anlayan aşırı milliyetçi bir düşüncenin korkusudur, tıpkı Nazi Almanyası'nda kan bağını temel alan soy ilkesi gibi.
34Dins d'aquesta concepció de pertinença nacional, no hi ha lloc per als immigrants, emigrants i altres minories, encara que hagen estat culturalment assimilades.Böyle bir vatandaşlık konseptinde göçmenlere, azınlıklara, her ne kadar asimile olmuş olsalar dahi yer yoktur.
35Demaneu la quarta generació de turcs residents a Alemanya, si no.Bunu gidin Almanya'da ki dördüncü jenerasyon Türklere sorun.
36Andrew Finkel [en], escriptor i columnista establert a Turquia, va escriure:Türkiye'de yaşayan yazar ve köşe yazarı Andrew Finkel [en] şöyle yazdı:
37El parlament turc fa temps que lladra segons el so de la veu del seu amo i està considerant restringir els fonaments sobre els quals, i el període de l'embaràs durant el qual, les dones turques poden sol·licitar un avortament.Hali hazırda Türk parlemontosu kadınların hangi şartlarda kürtaj olup olamayacağını en yetkili kişilerin ağzından ve en yüksek perdeden bağırarak tartışyor.
38Turquia va liberalitzar l'avortament el 1983 com a resposta a l'elevat índex d'operacions il·legals i de mortalitat materna.Türkiye, kürtajı 1983 yılında illegal yollardan yapılan ameliyatları ve hamile ölüm sayısını durdurmak için yasallaştırdı.
39Si comencen a morir més dones altra vegada perquè es veuen obligades a avortar de manera il·legal, llavors l'estranya analogia que Erdogan va fer amb la massacre d'Uldere possiblement resulte més apropiada del que semblava.Eğer daha fazla kadın illegal yollardan kürtaj yaptırmak için hayatını kaybederse, Erdoğan'ın Uludere katliamı ile ilgili verdiği garip örnek olması gerekenden daha gerçekçi bir hal alabilir.
40Un dels comentaris al post d'Andrew Finkel [en] s'exposava com de terribles són aquestes afirmacions:Andrew Finkel'in yazısına yapılan yorumlardan biri bu tür açıklamaların ne kadar korkunç olabileceğini gösteriyordu:
41@AJBaker: És estrany com de sovint la gent amb instints dictatorials es creu amb la potestat de regular la fertilitat de les dones.@AJBaker: Diktatörlük hevesi olan insanların kadının doğurganlığını hedef almaları ne kadar acayip.
42Tant Hitler com Stalin s'oposaven a l'avortament i estaven convençuts que les dones havien de reproduir-se com conills.Hem Hütler hem de Stalin kürtaja karşı çıkmışlardı ve kadınların tavuk gibi doğurmasını istiyorlardı.
43L'usuària de Tuiter AncianRose va compartir la història d'una dona que va avortar quan encara es tractava d'una pràctica il·legal a Turquia.Twitter kullanıcısı AncienRose bir kadının kürtaj yasal olmadan önce illegal yollardan çocuğunu aldırmasının hikayesini paylaştı.
44La història retrata com de dur i dolorós era el procés d'avortament il·legal i com les paraules del primer ministre poden fer-se realitat si l'avortament es prohibeix de nou:Hikaye illegal yollardan çocuk aldırmanın nasıl zor ve tehlikeli olduğunu ve eğer kürtaj yasaklanırsa başbakanın sözlerinin nasıl doğru çıkacabileceğini anlatıyor:
45“Cada avortament és un Uludere”: Una història d'avortament dels dies en què era il·legal » AGOS http://www.agos.com.tr/makale/her-kurtaj-bir-uluderedir-yasakli-gunlerden-bir-kurtaj-hikyesi-205 … by @AGOSgazetesi@ERIKLIRECEL: “Her kürtaj bir Uludere'dir”: Yasaklı günlerden bir kürtaj hikâyesi » AGOS http://www.agos.com.tr/makale/her-kurtaj-bir-uluderedir-yasakli-gunlerden-bir-kurtaj-hikyesi-205 … @AGOSgazetesi aracılığıyla
46La nova llei de l'avortament no ha estat encara sancionada a causa de les protestes contràries a la prohibició.Kürtaj yasağı yapılan protestolar sayesinde uygulanmaya konmadı.
47Les protestes s'han aglutinat al voltant d'un eslògan “benim bedenim, benim kararim (el meu cos, la meua decisió)” i d'un lloc web [tr] on s'hi apleguen les imatges que arriben de tot el món i que mostren el seu rebuig a la prohibició:Protestolar bir slogan etrafında toplandı: “benim bedenim, benim kararim”. Kurulan websitesi ile dünyanın her yerinden kürtaj yasağına karşı çıkanlar fotoğraflarını paylaşarak desteklerini gösterdi:
48A les mans d'una dona es pot llegir “el meu cos, la meua decisió”.Fotoğrafta bir kadının elerrinin üzerinde “benim bedenim, benim kararım” yazıyor.
49Fotografia procedent de http://www.benimkararim.org/Fotoğrafın alındı adres http://www.benimkararim.org/
50A continuació, un vídeo de youtube elaborat per incisozluk (un fòrum social turc a Internet) en suport a la protesta ‘el meu cos, la meua decisió':İncisozluk trafından protestolara destek vermek için hazırlanmış bir video:
51Les dones turques s'han manifestat i han reclamat la protecció dels seus drets dient: ‘el meu cos, la meua decisió'.Türkiye'deki kadınlar “benim bedenim, benim kararım” diyerek, protesto ettiler ve haklarını savundular.
52Però sembla que els queda encara un llarg camí per recórrer i lluitar fins que la decisió sobre el seu cos o la seua vida siga seua al cent per cent.Fakat kendi bedenleri ve yaşamları üzerinde ne yapacaklarına %100 olarak karar kendi başlarına karar vermeleri için hala gidecek yolları ve verilecek mücadeleleri var gibi gözüküyor.