# | eng | tur |
---|
1 | Syria: “Two Years Later, We are All So Terribly Wrong” | Suriye: “İki yıl geçti ve hepimiz son derece hatalıyız.” |
2 | In a must-read post on Facebook, Syrian Hiba Diewati reflects on the situation in her country, on the third anniversary of the Syrian revolution. | Suriyeli Hiba Diewati, Facebook üzerinden paylaştığı yorumuyla, devrimin üçüncü yıl dönümündeki ülkesinin durumunu yansıtıyor. |
3 | She recalls the early days of the revolution, including her own imprisonment for four days for protesting against the regime: | Mevcut rejime karşı, devrimin ilk günlerinde yapılan protestoları -buna dört günlük tutuklanması da dahil- hatırlatıyor: |
4 | I would have loved to share something lighthearted today. | Bu gün neşeli bir şeyler paylaşmayı çok isterdim. |
5 | Two years ago we stepped out into the Damascene sun and I started heating up in my San Francisco sweatshirt; I then realized how cold it had been those few days underground. | İki yıl önce Şam'da güneşe çıkmıştık ve San Francisco tişörtümle ısınmaya başlarken yer altındaki son birkaç günün ne kadar soğuk geçmiş olduğunu farkettim. |
6 | Two years ago, we thought a four-day prison sentence was nothing if but a celebration. | İki yıl önce, dört günlük hapis cezasının bir kutlamadan ibaret olduğunu düşünüyorduk. |
7 | And it was worth it because it would all soon be over, the revolution would be victorious, and we could stop this double life and move on to all working together to building and beautifying the Syria we dreamed of; a democracy, equality, peace from constant threats, and freedom. | Buna değeceğini düşünüyorduk çünkü sonunda hepsi bitecek, devrim başarılı olacak ve hep birlikte bu ikili hayatı bırakıp hayal etmiş olduğumuz demokrasi, eşitlik ve sürekli tehditlerden arınmış özgür Suriye'yi kurup güzelleştirecektik. |
8 | Two years ago I was surrounded by friends, so many of them they were kicked out of the courthouse and told to wait outside. | İki yıl önce her yanımda arkadaşlarım vardı, bir çoğu adliye binasından atılıp dışarıda bekletilmişti. |
9 | Amidst the hugs and laughs after our release, one of them jokingly told me, “Lucky, the revolution is almost over and I still haven't gotten detained; not fair!” | Tahliyemizin ardından gülüş ve kucaklamaların arasında arkadaşlarımdan biri bana şakayla: “Şansa bak, devrim neredeyse bitti ve ben hala gözaltına alınmadım, hiç adil değil!” dedi. |
10 | Hiba continues: | Hiba devam ediyor: |
11 | Two years later, one of the five young people I was captured with for peaceful protesting is gone again. | İki yıl sonra, barışçıl protestomuz esnasında yakalandığım beş gençten birisi tekrar kayboldu. |
12 | He is a medical student, a field doctor, and has been detained under horrible conditions for almost a year now. | O tıp öğrencisi ve saha doktoruydu, şimdi neredeyse bir yıldır berbat bir şekilde gözaltında. |
13 | The friends who stood outside the courthouse on Al-Nasr Street, or “Victory” Street, are now scattered all over the world. Some are in America, others in Berlin, Istanbul, Iraq, Beirut and Amman, to name a few. | Adliyenin dışında Al-Nasr Sokağı veya “Zafer” Sokağı'nda duran arkadaşlarım şimdi dünyanın her tarafına dağıtıldı; kimisi Amerika'da; kimisi Berlin, İstanbul, Irak, Beyrut ve Umman'da. |
14 | Others are still in Damascus. | Diğerleri hala Şam'da. |
15 | Others yet are in the “liberated” areas. | Diğerleri hâla “özgür bırakılmış” bölgelerde. |
16 | In her note, she describes the situation in Syria today as follows: | Notunda, Suriye'deki durumu şu şekilde betimliyor: |
17 | Two years later, children in southern Damascus are eating crumbs off the street as they starve under siege. | İki yıl sonra, Şam'ın güney kısmındaki çocuklar kuşatma altında açlık içinde sokaklardaki kırıntıları yiyorlar. |
18 | Aleppo, or what is left of it, is crumbling under TNT barrel bombs. | Halep, geriye ne kaldıysa, TNT bombalarının altında yığılıyor. |
19 | Beautiful Kessab is getting bombed by Assad, despite all the warning signs. | Güzel Keseb, bütün uyarı levhalarına rağmen Asad tarafından bombalanıyor. |
20 | Mortar shells are falling on central Damascus , presumably by rebels who have no idea what they're doing. | Şam'ın merkezine, muhtemelen ne yaptıkları hakkında fikri olmayan isyancılar tarafından havan mermileri düşürülüyor. |
21 | A dozen or more prisoners die under torture everyday. | Her hafta bir düzineden fazla mahkum işkence sonucu ölüyor. |
22 | Zehran Alloush of the cursed “Islamic Front” is calling for ethnic cleansing of the coast. | “İslami Cephe” mensubu Zehran Alloush kıyı boyunca etnik temizlik çağrısı yapıyor. |
23 | Civil society activists are detained and slaughtered by ISIS. | Sivil toplum eylemcileri ISIS tarafından mahkum edilip katlediliyor. |
24 | Syrians break records in art and in refugees. | Suriye yaratıcılığıyla ve mültecileriyle rekor kırıyor. |
25 | Reporters are flying in fighter jets. | Muhabirler savaş uçaklarında uçuyorlar. |
26 | Fighters are everywhere and food is nowhere. | Her yerde savaşçılar var ama yemek yok. |
27 | Hiba adds: | [tr - tüm linkler] |
28 | Two years ago we never thought it would all fall apart. | Hiba ekliyor: İki yıl önce her şeyin dağılabileceğini hiç düşünmemiştik. |
29 | Two years ago we wouldn't have dreamed of the epidemic of hate and loss. | İki yıl önce bu nefret ve kayıp dolu salgının hayalini kurmamıştık. |
30 | Two years ago, a Palestinian friend stood outside Damascus University and relayed his prediction of events. | İki yıl önce, Filistinli bir arkadaş Şam Üniversitesinin dışında durdu ve gelecek olaylarla ilgili öngörülerini açıkladı. |
31 | He had a sense of authority about him, the black and white koffiya, the leather jacket, chain smoking, and a head full of Marx, history and politics. | Siyah beyaz kefiyesi, deri ceketi, art arda yaktığı sigaraları; Marx, tarih ve politika dolu kafasında bir otorite anlayışı vardı. |
32 | “The Americans will fly in and bomb us here in Damascus a few times. | “Amerikalılar gelip bizi burada, Şam'da bir kaç kez bombalayacaklar. |
33 | Nothing as bad as what the regime is doing to Homs now, but it will hurt, we are the capital after all. | İktidarın şu an Humus'a yaptığından daha kötüsü değil, ama acıtacak, sonuçta burası başkent. |
34 | There will be collateral damage, maybe us even, but Assad will leave and we can start cleaning up this mess.” | İkincil hasarlar olacak, belki bize bile, ama Esad gidecek ve bu karışıklığı temizlemeye başlayabileceğiz.” |
35 | She concludes: | Sonuçlandırıyor: |
36 | Two years later, we are all so terribly wrong. | İki yıl geçti ve hepimiz son derece hatalıyız. |