# | por | tur |
---|
1 | Após julgamento de 15 anos, Pinar Selek é sentenciada a prisão perpétua na Turquia | 15 Yıl Süren Dava Sonucunda, Pınar Selek Müebbet Hapis Cezası Aldı |
2 | Pinar Selek [en], socióloga e escritora baseada em Estrasburgo, na França, foi sentenciada a prisão perpétua na Turquia, acusada de bombardear o Bazar de Especiarias de Istambul em 1998. | 1998 yılındaki Mısır Çarşısı patlamasının sorumlusu olarak gösterılen ve hali hazırda Strasbourg'da yaşamakta olan sosyolog yazar Pınar Selek [en], ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. |
3 | O veredicto final foi proferido no dia 24 de janeiro de 2013 e Pinar será presa se voltar à Turquia. | Mahkeme kararı 24 Ocak 2013 tarihinde verildi ve Türkiye'ye dönmesi halinde tutuklanması kararlaştırıldı. |
4 | Durante os quase 15 anos de julgamento, ela foi absolvida 3 vezes. | 15 yıllık dava boyunca Selek, üç kez beraat edildi. |
5 | A primeira prisão de Pinar Selek | Selek'in ilk tutuklanışı |
6 | A longa jornada de Pinar com o sistema judiciário turco começou em 11 de julho de 1998, apenas dois dias após as explosões na entrada do bazar em Istambul que causou a morte de 7 pessoas e deixou cerca cem outras feridas. | Selek'in Türk yargı sistemi ile olan uzun yolculuğu, Mısır Çarşısı'ndaki patlamadan sadece iki gün sonra, 11 Temmuz 1998'de başladı. Patlamada yedi kişi öldü ve yaklaşık 100 kişi yaralandı. |
7 | Apesar das suspeitas sobre a causa da explosão recaírem sobre integrantes do PKK (Partido dos Trabalhadores do Curdistão), seis relatórios policiais indicaram que a explosão não foi resultado de um bombardeio ou de um ataque terrorista. | Şüpheler, patlamayı PKK'nın (Kürdistan İşçi Partisi) gerçekleştirdiği ğzerine yoğunlaşsa da, yapılan altı incelemenin raporları patlamanın bombalama veya terörist saldırı sonucu olmadığını gösterdi. |
8 | A partir dai, as coisas começaram a ficar interessantes. | Fakat olaylar bundan sonra ilginç bir hal aldı. |
9 | Pinar foi presa dois dias após a explosão; as autoridades turcas acreditavam que ela era membro do PKK. | Pınar Selek patlamadan iki gün PKK üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı. |
10 | Outro suspeito [tr], Abdülmecit Öztürk, foi preso cerca de duas semanas após Pinar, e confessou que eles planejaram e executaram o atentado juntos. | Bir başka şüpheli, Abdülmecit Öztürk ise, Selek'den iki hafta sonra tutuklandı ve ifadesinde bombalamayı beraber planlayıp, gerçekleştirdiklerini itiraf etti. |
11 | Entretanto, assim que foi transferido para o tribunal, Abdülmecit Öztürk alegou ter sido torturado e obrigado a aceitar as acusações, apesar do não-envolvimento. | Fakat, mahkemeye götürüldüğü anda, ifadesini işkence altında verdiğini ve isnat edilen suçlarla ilgisi olmadığı halde kabul etmek zorunda bırakıldığını belirtti. |
12 | Durante o julgamento, o depoimento de Öztürk indicava que sua tia conhecia Pilar Selek como noiva do sobrinho. | Dava sırasında, Öztürk'ün ifadesine göre halası Pınar Selek ile yeğeninin nişanlısı olarak tanışdığını belirtmişti. |
13 | Segundo a acusação, ao visitar a casa, Öztürk e Selek entraram juntos em um dos cômodos e ficaram sozinhos por algum tempo. | İddianameye göre Öztürk ve Selek, evi ziyaret ettiklerinde bir odaya kapanıp bir süre içerde kalmışlardı. |
14 | A tia de Öztürk reconheceu a foto de Pinar e admitiu que ela e seu sobrinho a visitaram. | Öztürk'ün Halası, Selek'i fotoğraftan teşhis etmiş ve yeğeni ile beraber evine geldiklerini belirtmişti. |
15 | Porém, enquanto testemunha no julgamento, a tia de Öztürk claramente não entendia turco e apenas conseguia falar curdo, o que gera dúvidas em torno de sua capacidade de fazer uma declaração em turco, sem nenhum linguista ou tradutor presente. | Fakat, tanık kürsüsüne çağrıldığında, Öztürk'ün halasının hiç Türkçe bilmediği ve sadece Kürtçe konuşabildiği anlaşıldı, bu da tanığın ifadesini çevirmen veya dil uzmanı olmadan Türkçe vermesinin gerçekliliğini şüpheli hale getirdi. |
16 | Acrescente-se a isso relatos duvidosos sobre a explosão, uma vez que todos os relatórios falharam em estabelecer uma conexão entre a explosão e uma bomba. | Buna ek olarak tüm incelemelerin patlamanın bombalamadan dolayı olduğuna dair bir bulgu elde edememesi şüpheleri arttırdı. |
17 | Os relatórios sugeriam que um vazamento de gás foi a principal causa da explosão. | İnceleme raporları patlamanın gaz kaçağından olduğunu belirtiyordu. |
18 | Pınar Selek foi sentenciada a prisão perpétua. | Mahkeme Pınar Selek'e ömür boyu hapis cezası verdi. |
19 | Foto retirada de sua página no Facebook | Picture taken from her Facebook Page. |
20 | Absolvições | Beraatler |
21 | Pinar Selek [en], foi presa em julho de 1998 e libertada por um tribunal local dois anos e meio depois, no dia 22 de dezembro de 2000. | Pınar Selek [en] 1998 temmuzunda tutuklandı ve iki buçuk yıl sonra, 22 Aralık 2000'de, yerel mahkeme tarafından serbest bırakıldı. |
22 | Depois da apelação do Ministério de Assuntos Internos e do Departamento de Polícia de Istambul, um outro grupo de especialistas, membros da polícia turca, indicaram que a explosão poderia ter sido causada por uma bomba, apesar de um dos peritos do grupo não aceitar o resultado final do relatório. | İçişleri Bakanlığı ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün yaptığı itiraz ile, bir başka uzman grubu (jandarma üyelerinden oluşan) patlama sebebini bomba olarak belirtti, fakat uzman grubundaki sivillerden biri bu rapora karşı çıktı. |
23 | Este mesmo perito preparou outro relatório, no qual indicava que a explosão não foi causada por uma bomba, e alegou que o relatório feito pelos peritos da polícia turca era inaceitável, sem base científica ou confiável. | Bu sivil uzman bu raporun bilimsel, güvenilir ve doğru olmadığını, ayrıca patlama sebebinin bomba olamayacağını belirten ayrı bir rapor yazdı. |
24 | Em 8 de julho de 2006, o 12° Tribunal Criminal de Istambul anunciou a primeira sentença, absolvendo Pinar Selek e Abdülmecit Öztürk, alegando que, no que diz respeito a explosão no bazar de especiarias, “nenhuma evidência conclusiva ou crível, que exija punição, pôde ser encontrada”. | 8 Haziran 2006'da, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi; Pınar Selek ve Abdülmecit Öztürk için ilk beraat kararını verdi, gerekçe olarak ise, “ceza vermeyi gerektirecek kesin ve inandırıcı delil olmaması” gösterildi. |
25 | Esta decisão foi revogada pela 9° Vara Penal da Suprema Corte, no dia 17 de abril de 2007, tendo como base o fato de que “nenhum veredicto foi proferido”. | Bu karar Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından 17 Nisan 2007'de, “hüküm kurulmadığı” gerekçesiyle reddedildi. |
26 | No dia 3 de maio de 2008, Pinar foi absolvida pela segunda vez, pelo 12° Tribunal Superior Criminal. | 23 Mayıs 2008'de, Selek, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ikinci kez beraat edildi. |
27 | Depois da apelação a esta decisão, em 9 de fevereiro de 2011, Pinar foi absolvida pela terceira vez. | Bu karar yapılan bir başka itirazdan sonra, 9 Şubat 2011'de, üçüncü kez beraat edildi. |
28 | O Ministério Público recorreu da absolvição já no dia seguinte a decisão dada pelo 12° Tribunal Superior Criminal e, em 24 de janeiro de 2013, o tribunal proferiu a sentença de prisão perpétua a Pinar Selek. | Savcı beraat kararına, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi kararını açıkladıktan sadece bir gün sonra tekrar itirz etti. 24 Ocak 2013'de, mahkeme Pınar Selek'e ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. |
29 | Partidários de Pilar Selek | Selek'in destekçileri |
30 | Em sua conta pessoal no twitter, Pinar convocou partidários a comparecer no tribunal durante o intervalo, antes do anúncio do veredicto final: | Pınar Selek kendi twitter hesabında karar öncesi verilen arada mahkeme kapısı önünde toplanmaya çağırdı: |
31 | Um intervalo antes da sentença final. | @Pinar_Selek: Davaya karar icin ara verildi. |
32 | É muito importante que todos se encontrem em frente ao Tribunal de Caglayan, portão C. | Herkesin Caglayan Adliyesi C kapisinda acilen toplanmasi cok onemli. |
33 | As coisas não parecem muito bem. | Gidisat iyi gorunmuyor |
34 | Aliza Marcus, autora do livro “Blood & Belief”, sem tradução para o português, estava chocada com o sistema judicial turco e tweetou: | “Kan ve İnanç” kitabının yazarı, Aliza Marcus Türk yargı sistemi karşısındaki şaşkınlığını twitter'da şöyle belirtti: |
35 | @AlizaMarcus: O sistema judicial turco é inacreditável; A socióloga Pinar Selek, que foi absolvida três vezes, é sentenciada a prisão perpétua. | Türk yargı sistemi inanılmaz: Sosyolog Pınar Selek üç kez beraat ettirildi sonrasında ise ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. |
36 | O jornalista Balçiçek İlter tweetou: | Gazeteci Balçiçek İlter şöyle dedi: |
37 | Prisão perpétua para Pinar Selek depois de 3 absolvições! | @Balciceki: Pınar selek'e 3 kez beraattan sonra müebbet! |
38 | Não existem mais leis nesse país! | Bu ülkede hukuk bitmiştir! |
39 | Justiça? | Adalet mi? |
40 | Não me faça rir! | Guldurmeyin beni! |
41 | Cüneyt Özdemir, jornalista, também mostrou seu apoio via twitter: | Bir başka gazeteci Cüneyt Özdemir desteğini şu şekilde belirtti: |
42 | Pinar Selek não estava apenas no lugar errado na hora errada. | @cuneytozdemir: Pınar Selek yalnızca yanlış zamanda yanlış yerde bulunmadı. |
43 | Ela também nasceu no país errado. | Yanlış zamanda yanlış ülkede doğdu! |
44 | Defensores de Pinar Selek compartilharam esta foto na página do Facebook do “Collectif Solidarité Pınar Selek”, a fim de conseguir apoio para sua absolvição: | Pınar Selek destekçileri bu fotoğrafı “Collectif Solidarité Pınar Selek” adlı Facebook sayfasında paylaşarak, beraat kararı için destek verdi: |
45 | Partidários de Pinar Selek estão protestando contra a decisão do tribunal, carregando uma faixa dizendo: “Nós queremos a absolvição de Pinar Selek de volta”. | Pınar Selek destekçileri taşıdıkları pankartla beraat kararı istediler. Picture taken from Collectif Solidarité Pinar Selek Facebook Page. |
46 | Foto retirada do Collectif Solidarité Pinar Selek Facebook Page [tr] | Uluslararsı organizasyonlar bu hafta başında Pınar Selek'in davasına dikkat çekmeye çalışıyorlardı. |
47 | | Uluslararsı İnsan Hakları Federasyonu (FIDH) ve Dünya İşkenceye Hayır Örgütü (OMCT) posted 21 ocakta kendi web sayfalarına Pınar Selek'e karşı sürdürülen hukuksal tacizi anlatan yazılar koydular. |
48 | Resumindo, Pinar Selek foi absolvida três vezes e continua na luta por uma quarta absolvição. | Aralık 2012'de, PEN, Dünya Yazarlar Birliği de, Pınar Selek'e yapılan hukuki işkenceye dikkat çeken bir makale yayınladı. |
49 | É difícil entender como ela consegue suportar um julgamento que já dura 15 anos, e que pode acabar com uma sentença definitiva. | Tüm bunlardan sonra Selek üç kez beraat edildi ve hala bir dördüncü beraat kararı için savaşıyor. Belki, müebbetle sonuçlanabilecek 15 yıllık bir davaya, nasıl dayandığını anlamak zor olabilir. |
50 | Mas, em seu website, www.pinarselek.com [tr], criado por amigos para apoiá-la, ela explica como ainda luta por liberdade: | Fakat, arkadaşları tarafından ona destek olmak amacıyla kurulan www.pinarselek.com [tr] sitesinde kendi söylediği sözler nasıl mücadele etmeye devam edebildiğini gösteriyor: |
51 | Nós nos perguntamos, quando experimentamos a miséria, a injustiça, a violência: “A felicidade é possível?”. | Yoksunlukları, adaletsizlikleri, şiddeti keşfettikçe kendi kendimize soruyoruz: “Mutluluk mümkün mü?” |
52 | Eu sou uma das pessoas que precisam de liberdade e justiça para poder viver a curta e bela aventura que é existir. | Ben, bu kısacık varoluş macerasını güzel yaşamak için adalete ve özgürlüğe ihtiyaç duyanlardanım. |
53 | Por isso que estou lutando. | Bunun için politika yapıyorum. |
54 | Não para salvar os outros, para ser feliz, para mudar minha vida que tem uma profunda e complicada conexão com a vida dos outros… Mantenho meus olhos abertos e sofro ao invés de fechar os olhos e ser infeliz. | Başkalarını kurtarmak için değil, mutlu olmak için, herkesinkiyle derinden ve karmaşık bağlara sahip olan hayatımı değiştirmek için… Gözümü yumup mutsuz olmamak için gözlerimi açıp acı çekiyorum. |